ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

ŞİŞLİ

ŞİŞLİ İLÇE TANITIM
şişli
istanbul şişli
şişli istanbul
 1850'lerde bugünkü Şişli'nin yayıldığı alan geniş bir kırlıktı. İlçenin en eski mahallesi olan Tatavla' nın (Kurtuluş) 16. yy'da kurulduğu ileri sürülür. 17. yy'da Taksim' den Pangaltı' ya doğru uzanan yolun iki yanında mezarlıklar; 18. yy'da Şişli ve Mecidiyeköy yörelerinde bağlar ve bostanlar yer alıyordu. Balmumcu Çiftlik Hümayunu Şişli' ye kadar uzanıyordu. Bahçelerde sebze ve meyvenin yanı sıra çiçek de yetiştirilirdi. 19. yy'dan itibaren çeşitli binalar yapılır. Feriköy'de ilk bira üretim tesisinin kurulması ve Şişli'de Etfal Hastanesi'nin açılışı 1890'lara rastlar. Bomonti'de bira fabrikası 19. yy'ın başlarında kurulmuştur. 1870'te Beyoğlu yangınında evsiz kalan Levantenler ve gayrimüslimler Harbiye çevresinde inşa edilen kagir binalara taşınmışlardır. Matbaa-i Osmaniye'yi kuran Osman Bey de Harbiye ile Şişli arasında bir arazi satın alarak bu arazide konak yaptırmıştır.
 Osmanbey semtinin adı bu konaktan gelir. Abdülmecid döneminde (1839-1861) imparatorluğun sınır bölgelerindeki yurtlarından olan birçok göçmen İstanbul'a sığınmış; bunlardan bir bölümü Şişli' nin hemen kuzeydoğusunda arpa tarlaları ve dutlukların bulunduğu alana yerleştirilmiştir. Bu kırsal yerleşim yerine padişahın adıyla Mecidiyeköy denmiştir. Taksim – Şişli tramvay hattı 1913'te elektrikli hale getirilmiş, tramvay deposu da Şişli ile Mecidiyeköy arasına inşa edilmiştir. İstanbul'daki önemli anıtlarda biri olan Abide-i Hürriyet de 1911 de açılmıştır. Şehir yavaş yavaş Harbiye'ye, Pangaltı'ya doğru, daha çok askeri ve idari yapılarla uzanmaktadır. Şehrin kuzeye ve kuzeydoğuya, yani Şişli ve Nişantaşı – Teşvikiye'ye doğru yayılmasında iki önemli etken, 1870'te Beyoğlu'nun büyük bölümünü ortadan kaldıran yangın felaketi ve Tanzimat'la birlikte yabancıların da şehrin istedikleri yerlerinde mülk edinmelerine olanak tanınmasıdır. Yerleşmenin Şişli'ye doğru uzanması 1881'den itibaren atlı tramvayın Taksim'den Pangaltı'ya ve biraz daha ileriye, bugünkü Şişli'nin ortalarına doğru gelmesi ile hızlanmış, 1913'te elektrikli tramvay işlemeye başlamış,
 Şişli Beyoğlu'ndan sonra, İstanbul'un elektrik ve havagazı almaya başlayan ikinci semti olmuştur. Bütün bu ayrıntılar, semtin 1870'lerden sonra oluşmaya başladığını; 19.yy'ın son yıllarında, yabancıların ve kalburüstü azınlıkların yanında, batıcı bir yaşam biçimini benimsemiş veya buna özenen Osmanlı seçkinlerinin ve aydınlarının, o günün koşullarında görece çağdaş olanaklardan yararlanarak yaşadıkları bir yer olmaya yüz tuttuğunu göstermektedir. 19.yy'ın sonlarında, 1890'larda Şişli'de İstanbul'un ünlü yabancı zenginlerinin, Beyoğlu'ndan bu tarafa doğru kayan azınlıkların, Osmanlı paşalarının, yüksek memurların, devrin aydınlarının bahçeler içindeki tek tük konakları yanında; 1895'te Okmeydanı'na doğru Darülaceze, 1898'de de , difteriden ölen kızı Hafize Sultan için II. Abdülhamit'in yaptırdığı Etfal Hastanesi gibi sağlık kurumları da yer almaktadır. Şişli semtinin hızla gelişmeye başlaması 1913'te elektrikli tramvayın buraya uzanması ve Şişli'nin son durak olmasından sonradır. Halaskargazi Caddesi boyunca evlerin, konakların sıklaşması, ilk apartmanların belirmesi 1910-1920 dönemidir. Mustafa Kemal'in Samsun'a gidene kadar Aralık 1918'den Mayıs 1919'a kadar kaldığı ve bugün Atatürk Müzesi olarak korunan bina, dönemin yapıları hakkında bir fikir vermektedir.
 Cumhuriyet' in kuruluşundan sonra Şişli, 1930'larda şehrin en mutena semtlerinden biri durumundadır. Büyükdere Caddesi üzerinde tek yapı eski tramvay garajıdır. Karşıları ise mezarlıktır. Halaskargazi Caddesi'ne paralel giden Abide-i Hürriyet Caddesi'nin batısında Bomonti Bira Fabrikası ve bahçesinin bulunduğu sırtlara doğru, semtin 1920'ler sonrasında hızla yapılaşan kesimleri yer almaktadır. Bugün de varlığını sürdüren Feriköy Fırın Sokağı ve ona paralel Sıracevizler Sokağı semtin son meskun bölgeleridir. 1930-1940 arasında başta Halaskargazi olmaküzere semtin anacaddelerinin iki yanında, çoğu günümüze kadar gelen, döneminin en lüks apartmanları bitişik nizamda kurulmuş; böyle bir apartman yerleşmesi Abide-i Hürriyet Caddesi'nin batısında kalan ve en ünlüleri Hanımefendi Sokağı, Perihan Sokağı, Sıracevizler Caddesi olan sokaklarda da büyük bir hızla gelişmiştir. Ünlü “Lüküs Hayat” opereti, zengin ve modern yaşam özlemini dile getirirken “Şişli'de bir apartıman; yoksa eğer halin yaman” dizeleriyle dönemin bu gelişmesini belgeler. Şişli semtinin mutena bir konut ve yerleşme bölgesi olarak gelişmesi 1960 hatta 1970'lere kadar sürmüş, bu dönemden sonra ise semt, çevre semtlerle birlikte daha çok zengin çarşıların,pasajların, seçkin dükkanların, butiklerin, işyerlerinin, bankaların yer aldığı; ticaret, iş ve eğlence hayatının ağır bastığı bir yapı kazanmıştır. 
Şişli'nin günümüzde merkezi sayılabilecek Şişli Camii 1949' da açılmış yeni bir camidir. Halaskargazi Caddesi üzerinde, caminin biraz ilerisinde yer alan Fransız Lape Hastanesi, Etfal Hastanesi ile birlikte semtin en eski sağlık kurumlarıdır. Daha sonraki dönemlerde bunlara çok sayıda yenileri eklenmiştir. Maçka Silahhanesi, Mekteb-i Harbiye binası, Nişantaşı'ndaki Meşrutiyet Camii, Teşvikiye Camii, Darülaceze binası ilçenin en eski yapılarındandır. Abide-i Hürriyet Anıtı, Atatürk Müzesi ve Şişli Camii de bunlara eklenebilir. 1950'lerden sonra İstanbul'un gündemine girip günümüze değin hızını yitirmeyen göç olgusundan Şişli yöresi de nasibini aldı. Şişli semtinin kuzeyinde Çağlayan ve Gültepe gibi gecekondu semtleri belirdi. Kağıthane'nin nüfusu da hızla artmaya başladı. Bu sırada Beyoğlu İlçesi'ne bağlı bir bucak olarak yönetilen Şişli yöresi, 1954'te ilçe yapıldı. 1960'tan sonra yeni yerleşim birimleri, evler ve fabrikalar yapıldı. 1970'lere gelindiğinde nüfus 100.000'i aştı. Yeni alışveriş merkezleri, mağazalar yapıldı. Halaskargazi, Rumeli ve Valikonağı caddeleri 1980'lerde İstanbul'un ve belki de Türkiye'nin en gözde alışveriş merkezi haline geldi.
 Üst üste gelen bu gelişmeler Kağıthane ve çevresindeki gecekondu mahallelerine hizmet götürmeyi güçleştirince Kağıthane Belediyesi kuruldu. Şişli İlçesi'ndeki gelişmeler 1980'lerde de sürdü. Ayazağa ve Kağıthane köy statüsünden çıktı. 1987'de Kağıthane İlçesi kuruldu. Şişli Camii'nden Büyükdere Caddesi'ne doğru eski tramvay ve İETT garajının ,yerine ve çevresine yapılan büyük bloklarda oteller, işyerleri, kültür ve ticaret merkezleri bulunmaktadır. Halaskargazi Caddesi üzerinde iki yanlı büyük pasajlardaki sinemalar, eğlence yerleri semte canlılık ve kendi rengini kazandırmaktadır. İlçede yer alan birkaç tiyatro ve sinemanın yanı sıra, Lütfü Kırdar Kongre Salonu, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Açıkhava Tiyatrosu, Şehir Tiyatroları Harbiye Sahnesi, Askeri Müze, İstanbul Teknik, Marmara Yıldız Teknik Üniversitelerinin bazı birimleri Şişli İlçesi'nin sınırları içinde yer almaktadır. 
Şişli İlçesi'nde, 19 Mayıs Mahallesi'nde, Halaskargazi Caddesi ile Abide-i Hürriyet Caddesi arsında kalan ada üzerindedir. Yapımına Haziran 1945'te başlanan cami, 1949'da ibadete açılmıştır. Mimarı Vasfi Egeli'dir. O dönemde Vakıflar Başmimarı olan Egeli'ye statikte Prof Dr. Fikri Santur, detaylarda Yüksek Mimar Nazimî Yanal ile Mimar Vahan Kantarcı yardımcı olmuşlardır. Camii'nin bezemesinde önemli bir yere sahip olan yazılar ise Hamid Aytaç, Macid Ayral ve Halim Özyazıcıya aittir. Taş ve ahşap gibi diğer bezemelerinde de yine zamanının en meşhur ustaları çalışmıştır. Şişli Camii tamamen klasik Osmanlı mimarisi tarzında inşa edilmiştir. Orta merkezî bir kubbe ve bunu giriş cephesi hariç olmak üzere diğer üç cepheden çevreleyen üç yarım kubbeden oluşan bir şemaya sahiptir. Duvarları eski yığma usulde işlenmiş, küfeki taşıyla yapılmış, kubbe bu duvarlara betonarme olarak oturtulmuştur. Yapı iki katlı pencere düzenine sahip olup üst hizadaki pencereler ve kasnak pencereleri sabit, alt kattakiler ise açılabilir dikdörtgen pencerelerdir. Klasik görünümlü, çokgen gövdeli, tek şerefeli minaresi yapının batı cephesine bitişik olarak yapılmıştır. 
Minarenin mukarnas dolgulu şerefesinin altında kırmızı renkli taştan sıralı palmet dizisi dolanmaktadır. Girişi dışarıdan, güneye bakan, merdivenlerle ulaşılan bir kapıdan sağlanmıştır. Bu kapının yanında müezzinin camiye girişini sağlayan, doğrudan içeriye açılan bir kapı daha mevcuttur. Bu kapıların önünde köşedeki bir sütun tarafından taşınan saçak bulunmakta ve buranın tavanının kalem işi bezemeli görülmektedir. Caminin önünde beş gözlü, kubbeli bir son cemaat yeri vardır. Giriş bölümü saçak hizasında yapılan bir yükselti ile belirginleştirilmiştir. Camiye üzerinde üçgen şeklinde düzenlenmiş aynalı istifli, altın yaldızla yazılmış bir ayet kitabesi bulunan basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Kapının köşeliklerinde çok ince işçilik gösteren altın yaldızla bezenmiş iki kabara vardır. Ayrıca son cemaat yerine açılan kapının iki yanında yer alan ikişer pencerenin üzerindeki alınlıklarda da yine altın yaldızla yazılmış ayet kitabeleri yer almaktadır. Caminin içine girildiğinde mihrap cephesi hariç olmak üzere diğer üç cephede üst hizada mahfillerin dolandığı görülmektedir. Yan kanatlardaki kadınlar mahfillerine doğu ve batı cephelerdeki küçük kapılı, merdivenlerden, girişin üzerindeki müezzin mahfiline ise, kapıdan girilince sağ tarafta yer alan merdivenlerle ulaşılmaktadır.
 Ufak bir kapı ile gizlenmiş olan bu merdivenlerin simetrisinde de yine bir kapı bulunmakta, buranın dolap olarak değerlendirildiği görülmektedir. Birbirleriyle bağlantısız olan mahfillerden yandakiler Bursa kemerleriyle bağlanmış sütunlar tarafından taşınmaktadır. Bu yan bölümlerin tavanında ahşap üzerine kalem işi ile yapılmış çok renkli, madalyonlu bir bezeme yer almaktadır. Ayrıca bütün alt kat pencerelerinin tavanlarında yine çok renkli kalem işi bezeme olduğu görülmektedir. Bunun dışında bütün üst örtü (ana kubbe ile pandantifleri, yarım kubbeler, bunların kubbeye bağlantısını sağlayan kemerler) klasik üsluptaki çok renkli kalem işleriyle bezenmiştir. Kubbenin altında, caminin ortasında, mermerden yapılmış, yaldızla hareketlendirilmiş, dilimli kenarlı, ince işçilik gösteren, ajurlu, geometrik ve bitkisel bezemeye sahip fıskiyeli bir havuz bulunmaktadır. Aynı taşçı ustasının elinden çıkan minber ve mihrap da yine son derece başarılı uygulamalarıyla dikkati çekmektedirler. Vitraylı pencerelerin camiye renkli bir görünüm kazandırdığı görülmektedir. Şişli Camii, etrafı duvarlarla çevrili, biri mihrap yönünde, diğerleri ise iki yanda olmak üzere toplam üç kapıyla girilen bir avlu ortasında yer almaktadır. Avluda, mihrap ekseninde, ortada bulunan onikigen mermer şadırvan ince, özenli işçiliğiyle bir biblo gibi yapıyı süslemektedir. Ayrıca avluda bitişik olarak inşa edilmiş kütüphane, amam ve müezzin nöbet odaları, gasilhaneler ve bunların altında tuvaletlerle, abdest alma yerleri de mevcuttur. 
1954'e kadar Beşiktaş İlçesi'ne bağlı bir mahalle olan Teşvikiye, o tarihte ilçe olan Şişli'ye bağlanmıştır. Teşvikiye yerleşmesinin tarihi ancak 19. yy'ın ortalarına kadar iner. Daha önceleri bütünüyle kırsal görünümdeydi. Buraların III. Selim döneminde (1789-1807) bir avlanma ve nişan talimleri yeri olduğuna ilişkin anıt taş bugün Teşvikiye Camii'nin avlusunda bulunmaktadır. 1205/1790-91 tarihli bu taştan başka II Mahmud'a ait 1226/1811 tarihli iki nişan taşından birisi gene Teşvikiye Camii'nin avlusunda, diğeri ise semtin Topağacı kesiminde Nişantaşı-Ihlamur yolunda, bugün bir apartmanın ön bahçesindedir. Semtin gelişmesine etkisi büyük olan ilk yapı Teşvikiye Camii' dir. İlkin 1209/1794-95'te bir mescit olarak yapılan cami 1270/1853-54'te Abdülmecid tarafından yenilendikten sonra yörede yerleşme başlamıştır. Abdülmecid' in burada bir yerleşim oluşturma amacıyla getirdiği iki taştan biri Teşvikiye Caddesi'nde bugün Harbiye Karakolu olan eski Nişantaşı Karakolu' nun yanındaki boşlukta, diğeri Teşvikiye Caddesi, Rumeli Caddesi ve Valikonağı Caddesi'nin kesiştiği kavşakta bulunmaktadır. Aynı tarzda yapılmış her iki taşın üstünde 
“Eser-i Avatıf-ı Mecidiye Mahalle-i Cedide-i Teşvikiye” (Abdülmecid'in karşılıksız iyilikseverliğinin eseri olan yeni Teşvikiye Mahallesi) ibaresi yer alır. Teşvikiye kelimesiyle burada bir mahalle kurulmasının padişahça da teşvik edildiği açıktır. Semtin gelişmesinde iki ana unsur rol oynamıştır. Birincisi sarayın önce Beşiktaş'a, sonra da Yıldız' a taşınması, ikincisi de hızla gelişen Beyoğlu' nun Taksim-Şişli eksenine doğru taşmasıdır. Sarayın Yıldız' a taşınması (1876) Teşvikiye'yi doğrudan etkilemiş, Maçka'dan Nişantaşı'na kadar anacaddeden başlayarak çevre hanedan ve rical konaklarıyla dolmaya başlamıştır. Bunların en önemlileri Teşvikiye Caddesi ile Hüsrev Gerede Caddesi'nin kesiştiği köşedeki Şehzade Mehmed Selim Efendi Konağı (bugün yerinde Narmanlı Apartmanı var). Teşvikiye 1920'lerde ikinci unsurun, Taksim-Şişli eksenindeki gelişmenin etkisine girer ve anacaddeden başlayarak hızla apartmanlaşır. Topağacı semtin en son apartmanlaşan kesimidir. Semtteki yerleşmeyi hızlandıran etkenlerden biri de ulaşımdaki gelişmedir. 1914'te Taksim-Şişli tramvay hattının Harbiye'den ayrılan kolu Nişantaşı'ndan dönüp Maçka'ya kadar uzatılınca semtin kentle bağlantısı artmıştır. Teşvikiye Camii dışında semtte bulunan diğer camiler bugün Muradiye Mahallesi'nde kalan Muradiye Camii ile Hüsrev Gerede Caddesi'ndeki 1876 tarihli Raif Ağa Camii' dir.
 Semtteki çeşmeler de camilerle bağlantılıdır. Teşvikiye Camii'nin caddeye bakan avlu duvarında, muvakkithane bitişiğinde kitabesiz Taksim Suyu çeşmesi, Kalıpçı Sokağı köşesinde de Hamidiye Suyu'ndan beslenen 1923 tarihli Said Bey Çeşmesi vardır. Her iki çeşmenin suyu artık akmamaktadır. Raif Ağa Camii'nin cephe duvarındaki çeşme de 1876 tarihlidir. Semtteki resmi nitelikli eğitim kurumlarının en eskisi Şakayık Sokağı'nda yer alan Teşvikiye İlkokulu' ydu. Taş mektep tarzındaki küçük binasıyla dikkat çeken okulun yerinde bugün Sait Çiftçi İlköğretim Okulu bulunmaktadır. Teşvikiye bugün orta-üst gelir seviyesinde bir nüfus yapısına sahiptir. Nişantaşı, Osmanbey çevresinin 1970 sonlarından başlayarak hızla bir alışveriş ve iş merkezi haline gelmesi, konfeksiyon atölyeleri ve tekstil ticarethaneleriyle dolmuştur. TEŞVİKİYE CAMİİ Şişli İlçesi'nde, adını aldığı semtte, Teşvikiye Caddesi'ndedir. Buradaki ilk cami 1209/1794-95'te III. Selim tarafından yaptırılmıştır. Mevcut kitabesi de 1209 tarihlidir. Cami, harap olduğu için 1271/1854'te Abdülmecid tarafından olasılıkla yeniden yaptırılmıştır. Bu yenilemeye ilişkin kitabedeki “Eser-i Avâtıf- ı Mecidiyye Mahallei Cedide-i Teşvikiyye” yazısı caminin 
Teşvikiye'nin gelişmesiyle eşzamanlı olduğuna işaret eder. Cami, son olarak 1309/1891-92'de yenilenmiştir. Bu yenilemenin Yuvan Efendi tarafından yapıldığı bilinmektedir. Teşvikiye Camii, diğer birçok 19.yy camii gibi yalnızca bir dış avlusu ve eğimli bir arazide inşa edildiği için güney kesiminde bir alt katı olan fevkani bir camidir. Plan şeması ve üslup açısından III. Selim döneminden çok, bir 19.yy yapısı olarak yorumlanabilecek özelliklere sahiptir. Cami, 13x12 m boyutunda, kareye yakın dikdörtgen biçiminde bir harim bölümü ile yaklaşık 24x15 m boyutunda -zemin katının bir bölümü son cemaat yeri olarak ayrılmış- bir hünkâr mahfilinden (daire-i hümayun) oluşmaktadır. Selatin camilerde hünkâr mahfilinin ayrı bir kitle olarak gelişmesi III. Selim döneminde başlamışsa da asıl gelişmesi ve hem boyut olarak büyümesi hem de cami giriş cephesini belirleyen bir kitleye dönüşmesi II. Mahmud ve asıl Abdülmecid dönemlerinde olmuştur. Belirtilen rakamların gösterdiği gibi, Teşvikiye Camii'nde daire-i hümayunun harim mekânının yaklaşık iki katını aşan bir büyüklüğe sahip oluşu, geç tarihli bir şemaya işaret etmektedir. Teşvikiye Camii, Dolmabahçe Camii ve Ortaköy Camii'yle aynı yıllarda yenilenmiştir. Bu camilerde daire-i hümayunların kuzey cephelerinde giriş akslarının içeri, geriye çekilmesi gibi benzer düzenlemeler vardır.
 Şişli Belediyesi'nin amblemi olan Abide-i Hürriyet anıtı Şişli'nin en yüksek tepesi olan (130 rakım) kuzeybatı kesiminde birinci çevre yolu ile Şişli-Kağıthane Caddesi arasında kalır. II. Mehmet'in İstanbul'u kuşatması sırasında otağını kurduğu yerlerden biri olduğu sanılmaktadır. Anıt, yakın tarihimizde 31 Mart Vakası olarak bilinen meşrutiyet karşıtı ayaklanmanın bastırılması sırasında şehit olanların anısına yaptırılmıştır. Yapımına 1909'da başlanmış 1911'de bitirilmiştir. Anıt I. Ulusal Mimarlık Üslubu'nun tanınmış mimarlarından Muzaffer Bey'e aittir. Anıt havaya atış yapan bir top şeklindedir. Örme taştan yapılan bu anıtın alt zemininde şehit olan askerler gömülüdür. Ayrıca Sadrazam ve Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa Türbesi ile Mithad Paşa'nın ve Talat Paşa'nın mezarları da anıt çevresi içindedir. NİŞANTAŞI Merkezi, Valikonağı Caddesi ile Teşvikiye Caddesi'nin kesiştiği kavşakta yer alan anıt taş olan semt. Nişantaşı adı, İstanbul'un semt adları tipolojisinde kökeni bir alamete dayalı olanlar arasında yer alır. 
Teşvikiye Camii'nin avlusunda bulunan iki nişan taşından III. Selim' e ait olan en eskisi, 1205/1790-91; II. Mahmud'a ait olan ikincisi 1226/1811 tarihini taşır. Abdülmecid 1270/1853-54 te Teşvikiye Camii'ni yenilettiği gibi burada bir mahalle kurulması isteğini de iki anıt taşa kazıttığı yazıyla belgelemiştir. İki taştan biri Teşvikiye Caddesi'nde bugün Harbiye Karakolu olan eski Nişantaşı Karakolu' nun yanındaki boşlukta, diğeri Teşvikiye Caddesi, Rumeli Caddesi ve Valikonağı Caddesi'nin kesiştiği kavşakta bulunmaktadır. Aynı tarzda yapılmış her iki taşın üstünde “Eser-i Avatıf-ı Mecidiye Mahalle-i Cedide-i Teşvikiye” (Abdülmecid'in karşılıksız iyilikseverliğinin eseri olan yeni Teşvikiye Mahallesi) ibaresi yer alır. Abdülmecid'in yöreyle ilgisi Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasıyla daha da artmış, 1857'de şehzadelerinin sünnet düğünlerinin “Nişantaşı Sahrası” nda yapılmasını emretmişti. Aradan bir on yıl geçtikten sonraki kayıtlarda ise artık Nişantaşı'nın imara açıldığı, ilk konakların yapılmaya başlandığı görülür. Bundan sonra Nişantaşı bir konaklar ve saraylar kenti olarak gelişecek, 1910'lardan başlayarak buna apartmanlar eklenecektir. 1950'lere kadar kır-kent içeriği biçiminde sürmüştür. Taksim-Harbiye arasına bakıldığında ana yolun sağ tarafı askeri tesisler, mezarlıklar ve bahçelerle doludur. Arkaları ise 1940'lara kadar bostanlıktır. Sol yan daha hızla iskan edilmiş, apartmanlaşmıştır. 
12 Ağustos 1961'de kaldırılana kadar, Maçka-Beyazıt, Maçka-Tünel, Maçka-Fatih ve Harbiye-Fatih güzergahları arasındaki tramvaylar uzun zaman semtin başlıca toplu ulaşım aracı olmuştur. 1930'lardan sonraki gelişme bütün İstanbul'da olduğu gibi apartmanlaşma yönünde olmuş; Nişantaşı, çevresindeki Taksim, Harbiye, Osmanbey, Şişli gibi semtlerle birlikte İstanbul'un en hızlı apartmanlaşan semtlerinden biri durumuna gelmiştir. Ama bu apartmanlaşma seçkin bir yapılaşma olarak sürmüş, semt özellikle üst ticaret ve sanayi kesiminin tercih ettiği bir yerleşme yeri hüviyetini korumuş, anacaddeler boyunca sıralanan alışveriş mağazaları da bunu desteklemiştir. 1920'lerin konaklar semti Nişantaşı, bütün İstanbul gibi büyük bir değişim geçirmiş; yoğun trafikli, canlı, kalabalık ve gerek konut bölgesi olarak gerekse lüks mağazaları, galerileri, zarif vitrinleri ile her şeye rağmen seçkin bir semt olmayı sürdürmüştür. 
 Karadeniz'i Marmara Denizi'ne birleştiren, Asya Kıtası ile Avrupa Kıtasını birbirinden ayıran yeryüzünün önemli su yollarından biri olan İstanbul Boğazı'nın batısında Avrupa yakasında bulunan Şişli, Beyoğlu plato düzlüğünün kuzey uzantısında yer alır. İlçe toprakları kuzeyde Mecidiyeköy / Zincirlikuyu üzerinden Ayazağa yöresini de içine alarak Sarıyer'e, kuzeybatıda ise Hürriyet-i Ebediye Tepesi üzerinden Kağıthane'ye geniş bir alana yayılır. Şişli, Marmara Havzasının Trakya / Kocaeli yarıovaları (peneplen) arasına dağılmış, boğaz ve akarsu vadilerle parçalanmış olup, platolar topluluğunun batısında, Boğaziçi - Haliç arasını dolduran Beyoğlu platosu kuzey uzantısında bulunmaktadır. Düz / hafif dalgalı bir yüzey oluşturan Beyoğlu platosunun her iki yönü aşınımla önemli ölçüde taşınmıştır. Bu nedenle yöresinde çukurluklar ve vadiler oluşmuştur. ?Galata'dan başlayan ve Beyoğlu, Şişli, Maslak, Derbent ve Büyükdere yönde uzanan büyük sırt, Bey-oğlu Platosunun su bölüm çizgisini oluşturmaktadır. Sırtın doğu kesimindeki sular Boğaziçi'ne, batı kesimi suları ise Kağıthane Deresi aracılığıyla Haliç'e akmaktadır. Bu büyük sırt aynı zamanda Şişli'nin ve daha önemlisi İstanbul'un bu bölümündeki yolların yönünü de belirlemektedir. Beyoğlu Platosu'nun sırtında yer alan, Tünel'den başlayarak Tepebaşı, Taksim, Şişli, Mecidiyeköy, Maslak Tepesi ve Okmeydanı'na uzanan güzergah aşınım sonucu düzleşerek bugünkü durumu almıştır. Taksim'de başlayan Beyoğlu Platosu'nun sırtında kuzeye doğru uzanan Cumhuriyet Caddesi'nin doğu yamacı tatlı bir eğimle Boğaziçi'ne, Dolmabahçe'ye iner. Batı yamacı ise Dolapdere ile Kurtuluş Caddeleri oldukca dik bir yamaçla birbirine bağlanırlar. Kurtuluş Caddesi'nin batısı ise yine tatlı bir eğilimle Tabakhane Deresine dek uzanır. Vadinin batı kısmı, Feriköy'ün batı eteklerinden itibaren yeni bir vadiye çıkılır. Baruthane Deresine dek uzanır. Baruthane Deresi'nin aktığı vadi, kuzeye daha fazla dökülmeden Paşa Mahallesinin yayıldığı alanda son bulur. İlçenin ana eksenini oluşturan Beyoğlu platosunda yükseltiler Taksim'de 70-80 mt.ye, Okmeydanı'nda 80-100 mt.ye, Mecidiyeköy'de 100-120 m. ve Levent-Maslakta 130-140 m.ye dek çıkar.Şişli'nin en yüksek noktaları Tepeüstü ve Hürriyeti Ebediye, Duatepe ve Esentepe'dir. Şişli kuzeyden Sarıyer, güneyden Beyoğlu, doğudan Beşiktaş ve batıdan Kağıthane ilçeleri ile sınırlıdır. Bölge genelde bir yerleşim ve sanayi bölgesi olup, bitki örtüsü olarak sadece fatih ormanlarının bir kısmı bölge dahilinde bulunmaktadır. Toprak genel olarak killi zemin tüm hava şartlarında trafiğe elverişlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder